3 Mayıs 2011 Salı

Soul of Violet

Güneşe dönük küçük bir pencereden bahçedeki menekşelere bakarken insan ne düşünebilir ki? Hafif esen rüzgarla bir o yana bir bu yana boyun büken, varlığını toprağa borçlu olduğu için ondan ayrıldığında ölen rengarenk menekşeler.
Bizim çoğu zaman zafer kazanmak adına yok saydığımız bir an. Aynı cephede savaştığımız askere bile acımadan silahımızı doğrulttuğumuz, gözlerimizden bütün yakıcılığıyla hırsın yayıldığı bir savaşın içinde, sadece daha uzun ve daha rahat bir nefes alabilmek için bütün ruhumuzun yaralanmasına izin veriyoruz. Ve neler kaybettiğimizi görmemek için arkamıza bakmadan ve ateşe devam ederek ilerliyoruz.
Cesur sanıyoruz kendimizi, "başardık" diye haykırıyoruz içten içe; ama başaramıyoruz aslında. Korkuyoruz biri gelip tüm gerçeği yüzümüze vuracak diye. Hemen hazırlıyoruz kendimizi ya da öyle sanıyoruz. Bahaneler üretiyoruz, korkularımızın üstünü örtsün diye.
Zamanla korkmayı bile unutuyoruz...
Unutmak da çözüm olmayınca ölüyoruz. Her bahar çiçekler açıyor toprağımızda. Kökleri ruhumuzu saran rengarenk menekşeler. İşte bu yüzden kalanların ruhunu okşuyor menekşeler...

Hiç yorum yok: